0 212 801 48 64 -  info@asziraat.com.tr

Aile Soy

Uğur Akkuş'un Büyük Babası Halil İbrahim Akkuş tur. Büyük Baba Halil İbrahim Akkuş’ un  dedeleri Osmanlı Kurucu ailesi olan Karakeçili Ailesi mensubudur , Karakeçili Ailesi Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensubudur ,1071'deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından günümüzdeki Türkiye topraklarına yerleşmiş Aile orta asya Semerkant’ın Horasan bölgesinden gelerek Anadolu’ya yerleşerek, çiftçilik ve tarımla iştigal etmişlerdir. Büyükanne Suudi Arabistan kökenli Rıfai ailesi mensubu Arap asıllı  bir Seyyide’dir. 

Karakeçili bir aşirettir yani bir aile adıdır. Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi'nin mensup olduğu aşiretin ismidir (Sakallı, 1997: 15). Kayı Osmanlı Devleti'ni kuran, yine Osman Bey'in mensup olduğu, Oğuzların 24 boyundan birinin adıdır. Kayı sağlam, metin, güçlü ve kuvvetli anlamına gelmektedir.
Osmanlı kurucu ailesi olup atası Ertuğrul gazidir 

Karakeçili aşireti, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensup olan ve 1071'deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından günümüzdeki Türkiye topraklarına yerleşen aşiret.[1] Günümüzde, İç ve Batı Anadolu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmışlardır.

Karakeçili aşireti; Büyük Selçuklu Devleti'nin Bizans İmparatorluğu'nu yenmesiyle sonuçlanan Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından Anadolu'ya yerleşen, Oğuzların 2 kolundan biri olan Bozokların Kayı boyuna mensuptur. Tarihî kaynaklara göre Tatar ve Türkmenlerden oluşan topluluk; önce Erzurum ve Erzincan taraflarına, sonrasında ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi taraflarına inmişti. Beyleri Süleyman Şah'ın ölümünün ardından bu topluluğun bir kısmı Beriyye'ye (günümüzde Viranşehir ile Derik arasında bulunan idarî bölge), bir kısmı ise Anadolu'ya dağıldı. Süleyman Şah'ın ölümünün ardından boyun lideri olan Ertuğrul Gazi'nin yönetimindeki topluluğun akıbeti hakkında farklı görüşler mevcuttur. Ruhî Tarihi'ne göre topluluk, Engüri (günümüzde Ankara) civarındaki Karacadağ eteklerine yerleşti.1222-1230 yılları arasında, İznik İmparatoru III. İoannis ile Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad arasında Sultan Öyüğü (günümüzde Eskişehir) ve Engürü (günümüzde Ankara) civarında gerçekleşen mücadelelerden haberdar olan Ertuğrul Gazi, orduya hizmet amacıyla çarpışmalara katıldı, bu kapsamda Karacahisar'a yapılan kuşatmada yer aldı. 1230 yılında, Harezmşahlarla yapılan Yassı Çemen Muharebesi ve Moğollarla yapılan Kösedağ Muharebesi sebebiyle I. Alâeddin Keykubad ile III. İoannis arasında barış sağlandı. Kısa süre sonra I. Alâeddin Keykubad, Ertuğrul Gazi veya atalarına Söğüt'ü kışlak, Domaliç'i yaylak olarak verdi. Ruhî Tarihi'nde yer alan bu bilgileri Neşrî, Ruhî'den aktarmaktadır. Âşıkpaşazâde ise bu anlatılanları kısaltmış ve içeriğini değiştirerek, yaşananları Osman Bey dönemine nakletmiştir. Başka bir hikâyeye göre ise Sürmeli Çukur (Aras Nehri vadisi) veya Ahlat'tan Engüri civarındaki Karacadağ eteklerine yerleşen Ertuğrul Gazi ve aşireti, burada bir süre kaldı ve İznik İmparatoru III. İoannis'e karşı I. Alâeddin Keykubad'ın ordusunda yer aldı. Ancak Moğol saldırıları sebebiyle I. Alâeddin Keykubad'ın Konya'ya dönmesinin ardından Ertuğrul Gazi'ye Söğüt'ü kışlak, Domaliç'i yaylak olarak tayin etti. 


Öte yandan II. Abdülhamid, Karakeçili seçme gençlerden kurulu, Söğütlü Mâiyet Bölüğü adı verilen 200 kişilik bir mızraklı bölük teşkil ettirmiştir. Bölüğün Karakeçili kumandanı Mehmed Efendi; bölük mensûbu bir hemşerisiyle birlikte Sultan Abdülhamid’in uyuduğu odanın yanında gecelerdi. II. Abdülhamid'in; onlardan “öz hemşerilerim” diye söz ettiği, Alman İmparatoru Wilhelm’e de Söğütlü Maiyet Bölüğü'nü “akrabalarım” diye tanıttığı kaydedilmiştir. 

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid zamanında yazılan bir risalede, aşiret isminin kendilerine Ertuğrul Gazi tarafından verildiği anlatılmaktadır. Buna göre Karacahisar'ın fethi esnasında aşiret, kara keçilerin boynuzlarına ışıldak bağlayıp, "alaycık" (alacık) denilen bir tür keçe çadırın üzerine örtü örtmek suretiyle savaş hilesine müracaat edince Ertuğrul Gazi "haydin alplerim, haydin Karakeçili yörüklerim" demiş ve aşiretin bu isimle anılmasına vesile olmuştu. Alaycığın tarif edildiği başka bir sayfada ise, ak keçeyle örtülen çadırın ortasındaki pencereden çıkan dumanın, ak keçeyi kara keçeye dönüştürdüğünden yola çıkılarak aşiret isminin buradan geldiği belirtilmektedir.